20 Haziran 2013 Perşembe

BAHÇELI: SON SÖZÜMÜZ TAKSIM’E BENZEMEZ

MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık, özelleştirilen Seyitömer Termik Santrali'nin satışıyla alakalı TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı gündem dışı konuşmasında, 18 Haziran 2013 gününün Kütahyalılar için 'kötü bir milat olarak tarihe geçecek bir gün' olduğunu belirtti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen Kahramanmaraş Tanıtım Günleri'ne katıldı. Bahçeli, törenin ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken'le görüşmesi ve o görüşmede bazı öneri ve şartların sunulduğunun hatırlatılması üzerine Bahçeli, "İstanbul Taksim Meydanı'nda Gezi Parkı ve Topçu Kışlası konusu esas alınarak, halkımızın 10 yıl 7 alık AK Parti iktidarına yönelik öfkesi, tepkisi belli çağdaş yöntemlerle dillendirilirken, Türkiye'de gözden uzak olan konular olmuştu. Tabi siyasi iktidar da Taksim'le meşgul olduğu kadar kendisinin başlatmış olduğu müzakere süreci, o sürecin aşamaları üzerindeki hassasiyetini de devam ettirmesi gerekiyordu. Ancak Sayın Başbakan toplumdan bunu saklayarak, onu göz ardına sokarak zannediyorum çözüm sürecinin sonucunu da Türkiye'nin bu kaos ortamında almak niyeti taşımaktadır" diye konuştu.
Dikkatli olunması gerektiğini söyleyen Bahçeli, "Bu çözüm süreci henüz tamamlandı mı tamamlanmadı mı bu konularda milletimizin bir bilgisi yoktur? Daha sonra geri çekilme sürecinin yasal yönden yeni alınacak tedbirlerle birlikte düzenlenmesi yeni anayasada PKK taleplerinin karşılanması noktasındaki konularda da milletimizin haberi yoktur" dedi.
MHP Lideri Bahçeli, vatandaşın bilmedikleri konuların dışında bilinen bir konunun da varlığından bahsederek, şunları kaydetti:
"Öcalan denen hainin talimatıyla bir konferans süreci başlatılmıştır. Bunun ilki Ankara'da diğeri de Diyarbakır'da olmuştur. Diyarbakır'da yapılmış olan konferansın açılışı münasebetiyle İmralı canisi tarafından gönderilen metin ve Kuzey Kürdistan konulu konferansın sonuç bildirgesi mutlaka Taksim'de alaka duyanlar kadar bu konuyla da alaka duymak suretiyle incelemelerinde yarar vardır. Dolayısıyla Taksim adı gerçekten Türkiye'nin taksimi noktasında gelişme göstermektedir. O bakımdan Taksim'de veya Taksim'in arka sokaklarında gece gündüz yapılmış olan eylemlere son verilmeli, Türkiye bir erken seçim dönemine doğru yönlendirilmelidir."
Türkiye'nin üniter ve milli devlet yapısını ortadan kaldıracak hain faaliyetlere toplumun dikkatini çekmek ve bir milli mutabakat seferberliği çerçevesinde bu konuyu da kökünden kazımak gerektiğine dikkati çeken Devlet Bahçeli, "Kimse milleti aldatmasın, kimse 'üçüncü dönemi tamamladık dördüncü döneme talibiz' demesin. Kimse hakkı olmadan Cumhurbaşkanlığı'na talip olmasın, kimse Türkiye'yi bölmeye araç olarak kullanacak bir Başkanlık Sistemi kavramı, onun yanında bir özerklik, onun yanında federal ve sonunda da adını koydukları Kuzey Kürdistan gibi bağımsız devlet hayallerinden vazgeçmelidir. Türkiye'nin buna ihtiyacı vardır. MHP bu konudaki hassasiyetini sürdürmektedir. Son söz söylenmemiştir. Son sözümüz Taksim'e benzemez" açıklamasında bulundu.

EtikHaber


MHP'LI YALÇIN: TÜRKIYE'NIN BIRLIK VE BÜTÜNLÜĞE ŞIDDETLE İHTIYACI VAR



Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yalçın,"Eylemler dolayısıyla AK Parti kurmaylarının sergilediği tutum, iktidarın ayrımcı ve ötekileştirici politikalarını açığa çıkarmıştır. AKP'nin Türk milletinin birlik ve beraberliğini değil, parti tabanının bütünlüğünü tercih ettiği, kamuoyunun bir kez daha malumu olmuştur. Gezi Parkı eylemlerine gereken hassasiyeti ve toleransı gösteremeyen iktidar, iyi niyetle seslerini duyurmak isteyen kalabalıkların arasına terörist ve kışkırtıcıların sızmasına, eylemlerin yurt çapına yayılarak çığırından çıkmasına yol açmıştır." dedi.
Yalçın, MHP Gaziantep İl Başkanlığı binasında gündemi değerlendirdi.
Yalçın'ın açıklaması şu şekilde:
Gezi Parkı eylemleri, AKP iktidarının niyeti ve samimiyeti açısından turnusol kâğıdı işlevi görmüştür. Eylemler dolayısıyla AKP kurmaylarının sergilediği tutum, iktidarın ayrımcı ve ötekileştirici politikalarını açığa çıkarmıştır. AKP’nin Türk milletinin birlik ve beraberliğini değil, parti tabanının bütünlüğünü tercih ettiği, kamuoyunun bir kez daha malumu olmuştur. Gezi Parkı eylemlerine gereken hassasiyeti ve toleransı gösteremeyen iktidar, iyi niyetle seslerini duyurmak isteyen kalabalıkların arasına terörist ve kışkırtıcıların sızmasına, eylemlerin yurt çapına yayılarak çığırından çıkmasına yol açmıştır. 
Gezi Parkı’nda toplanan çeşitli kesimlerin temsilcilerinden oluşan kalabalıklar, iktidarın ötekileştirme ve dayatma politikalarına karşı durmuşlardır. Milleti kendi parti tabanından ibaret gören, partisine oy vermeyenlere çapulcu yakıştırmasında bulunan, farklı fikirlere ve eleştiriye tahammül göstermeyen AKP iktidarına genç kitleler demokrasi ayarı vermiştir. Kendi ideolojik anlayışını dayatma eğilimi gösteren ve demokrasi kulvarından ayrılan AKP iktidarına gençler tarafından ihtar çekilmiştir. Her ne kadar bir takım fırsatçılar ve terörist gruplar tarafından provoke ve manipüle edilse de, Gezi Parkı’nda bir araya gelen kalabalıkların, bilhassa gençlerin talepleri kamuoyuna yansıtılmıştır. Gezi Parkı’ndaki gençlerin yükselen masumiyeti, AKP iktidarının kirlerini ve suçlarını orta yere sermiştir. 
Ne var ki 10,5 yıl boyunca kamuoyunda biriken gerginliğin patlaması anlamına gelen Gezi Parkı protestolarından çıkan mesaj, iktidar tarafından okunamamıştır. Olaylar tırmanışa geçtikten sonra hükümet sözcüsünün yaptığı “Mesaj alınmıştır” açıklamasına rağmen, Başbakan Erdoğan huşunet içinde gittiği Kuzey Afrika seyahatinden dönüşünde inadını ve şedit üslubunu sürdürmüştür. Teröristlerle eylemcileri birbirinden ayırmadan “Sizin anladığınız dilden konuşuruz” diyebilen Başbakan Erdoğan’ın, şiddete şiddetle karşılık verme eğilimi, toplumu endişeye sevk etmiştir. Sayın Erdoğan, aynı tavrı partisinin bindirme kıtalardan oluşan mitinglerinde de sürdürmüştür.
AKP iktidarı milletimizi, partisine biat edenlerle etmeyenler diye iki kampa ayırmakta, haksızlıklara başkaldıranları bilinçli ve kontrollü bir gerginlik politikasıyla sindirmeye çalışmaktadır. AKP iktidarının gerginlik politikasını bunalımdan çıkış yolu olarak denemesi, bencilce ve tehlikelidir. Türkiye hızla kamplaşmaya ve kutuplaşmaya sürüklenmektedir. Sözde barış süreci diye PKK ile uzlaşmaya vararak başlatılan bölünme ve ayrışma projesine, keskin bir ötekileştirme furyası eklenmiştir. 
Dikkatlerden kaçmayan bir başka husus da, devlet televizyonu kullanılarak Menderes ve Özal dönemlerinin siyasi kavgaları, kırgınlıkları üzerinden insanüstü bir Erdoğan miti oluşturulmaya çalışılmasıdır. Tayyip Erdoğan’ın, Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış tarafından millete ve insanlığa gönderilmiş bir müjde olarak nitelendirilmesi, aynı çabanın parçasıdır. Yağcı danışmanlarının, Erdoğan’ı yüzyılın en büyük lideri diye lanse etmesi ve halkı cahillikle suçlaması da böyledir. Bütün bu afakî ifade ve uygulamalar, iletişim ve uzay çağında AKP’nin nasıl sakat bir imaj yaratma peşinde olduğunu göstermektedir. Bunlar, Başbakan Erdoğan’ın yaşadığı siyasi travmanın ve ayaklarının bir türlü yere değmemesinin nedenini açıklamaktadır.
Gezi parkı eylemleri dolayısıyla Erdoğan’ı Türkiye gerçeklerinden soyutlayan AKP kurmaylarının hedefi,  Türkiye’nin geleceğini teminat altına almak, Türk toplumunun birlik ve bütünlüğüne yönelik politikalar üretmek değil, Sayın Başbakan’ın siyasi geleceğini kurtarmaktır.
Başbakan Erdoğan’ın kendi ülkesinin gençlerine sevgi ve hoşgörüyle hitap edip gergin havayı yumuşatmak yerine, saldırganlığı ve meydan okumayı tercih etmesi, sadece toplum mühendisliği ve gerginlik politikasıyla açıklanamaz. Sayın Başbakan fena hâlde çevresinin gazına gelmektedir. 
Sayın Başbakan, iktidarın 10,5 yılı sonunda yorgun ve hasta düşmüştür. Mikrofonu eline aldığında sergilediği haşin üslup, beden ve ruh sağlığının artık iktidarı kaldıramadığının ve dinlenmeye olan ihtiyacının dışa vurumudur.
Tayyip Erdoğan; partisinin ayıplarını, siyasi kirini örtmek için anamızın bacımızın başörtüsüne sarılmış, İslam’ın kutsal mabedini, camiyi kendine politika siperi yapmaya kalkmıştır. Bunlar da yetmiyormuş gibi mevhum bir faiz lobisi üreterek hassasiyetleri hoyratça kaşıyan siyasi tırnağını halkın yüreğine geçirmiştir. Ne zaman AKP iktidarının başı sıkışsa, Başbakan Erdoğan milletimizin mukaddeslerini ve çeşitli kesimleri ilgilendiren sorunları can simidi olarak kullanmaktadır. Başörtülü kadınlarımız da, cami cemaati de, ekonomi kesimi ve iş dünyası da Erdoğan’ın istismarlarından artık bıkmıştır. Milletimiz, Tayyip Erdoğan’ın bu çirkin ve üslup fukarası siyaseti terk etmesini beklemektedir. 
Başbakan konuştukça toplum ayrışmakta, bağırdıkça düşmanlık tohumları etrafa saçılmaktadır. Türkiye bu gerginliği kaldıramaz. Türkiye’nin birlik ve bütünlüğe şiddetle ihtiyacı vardır. Türkiye’nin aklıselim sahibi siyasetçilere,soğukkanlı ve feraset sahibi insanlardan oluşan bir hükümete şiddetle ihtiyacı vardır. Uzlaşma kültüründen yoksun, demokrasiyi içine sindirememiş, baskıcı bir iktidarın yönetiminde Türkiye, her geçen gün daha tehlikeli bir mecraya sürüklenmektedir. 
Başbakanın aşırı sert üslubunun arkasında yatan bir başka faktör de, partisinin uyguladığı toplum mühendisliğinin ters tepmesidir. AKP iktidarı PKK ve meclisteki uzantılarına gösterdiği hoşgörüyü ve şefkati, Gezi Parkı eylemcilerinden esirgeyerek bölücü örgütleri Türk gençliğine tercih etmiştir. Gezi Parkı olaylarının başlamasından bu yana günler geçtiği hâlde suların bir türlü durulmaması, tamamen iktidarın kabahatidir. Başbakan Erdoğan’ın bir türlü yumuşamaması ve tansiyonu bilerek yükseltmesi; ölümlere, kalıcı sakatlıklara, kamu mallarının zarar görmesine ve teröristlerin eylemleri tahrik etmesine sebep olmuştur. Olanların hesabını vermesi gereken, yangına körükle giden Başbakan Erdoğan’dır. Gezi Parkı eylemleri, Türkiye’nin AKP tarafından beceriksizce yönetildiğini gözler önüne sermiştir. 
Gezi Parkı olaylarıyla Türkiye gündeminin üzerine çekilen kalın sis perdesinin arkasında, PKK militanlarıyla parlamentodaki uzantıları, uluslararası ellerin himayesinde, sessiz sedasız ayrılıkçı adımlarını atmaya devam etmişlerdir. Ayrışma sürecinin kumandasını Erdoğan’ın elinden alan bölücü başının tavsiye ve talimatları, PKK’nın siyasi temsilcileri tarafından kesintisiz yerine getirilmiştir. 
Gezi Parkı eylemleri dolayısıyla bölücü başı tarafından kulakları çekilen PKK/BDP temsilcileri, başlangıçta yer aldıkları sokak hareketlerinden çekilmiştir. Amaçları, ayrılıkçı adımlarını sürdürebilmek ve aldıkları mesafeden geri düşmemek için, AKP tarafından kendilerine verilen sözler yerine getirilinceye kadar fazla gürültü çıkarmadan pusuda beklemektir.
Sözde Bağımsız Kürdistan hayalleri kuran bölücülerin bir başka stratejisi de, hedefe ulaşmak için sureti haktan görünmek, sözde barış ve demokrasi aşığı gibi fotoğraf vermektir.
Hatırlanacağı üzere, Amerika Birleşik Devletleri vaktiyle Irak’ı işgal edip ülkeyi istikrarsızlaştırırken, Kuzey Irak’ta otonom bir Kürt yönetiminin teşekkülüne zemin hazırlamıştır. Aynı senaryo Suriye’de de uygulanmaktadır. Esad yönetimi ile muhalifler arasında bir iç savaşa dönüşen mücadele de bu ülkede istikrarı ortadan kaldırmıştır. Bunun sonucunda Suriye’nin kuzeyinde ayrılıkçı Kürt unsurların özerk bir bölge oluşturabilmesinin önü açılmıştır. Suriye’nin kuzeyindeki Kürt grupları bu konuda ortak hareket etme kararı almıştır. Bu karar, bölgenin doğusundaki Barzani yönetimi tarafından da desteklenmektedir. PKK’nın bölgedeki girişimleri de bu yöndedir. PKK’nın şimdilik eylemlerine ara vermesinin ve militanlarının bir kısmını Kuzey Irak’a kaydırmasının arkasında, bir takım kirli hesaplar vardır. Sözde barış ve eylemsizlik süreci, Suriye’de oluşan otorite boşluğundan yararlanarak, Kuzey
Irak’taki gibi bu ülkenin de kuzeyinde ikinci bir otonom Kürt bölgesi oluşturma çabalarıyla yakından ilgilidir. Nitekim birincisi Ankara’da, ikincisi de Diyarbakır’da sözde demokrasi ve barış adı altında yapılan ayrılıkçı Kürt konferanslarının sonuç bildirgelerinde bu husus yer almıştır. Bildirgelerde, uluslararası camia tarafından Suriye ile ilgili mekanizmalara Kuzey Suriye’deki Kürtçü girişimlerin resmi olarak dahil edilmesi çağrısı yapılmıştır.
Bölücü başının isteği üzerine gerçekleştirilen bu toplantıların üçüncüsü, Erbil’de Barzani’nin himayesinde yapılacak ve bir şer işbirliği böylece resmiyet kazanmış olacaktır.
Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne yönelik bu bölücü tehdide karşılık AKP Lideri Erdoğan ise giderek güç kaybeden iktidarını kurtarma telaşına düşerek MHP’nin fikirlerine ve üç hilalli bayrağına sarılmaya başlamıştır. Başbakan Erdoğan’ın, parti mitinglerinde İmralı’daki cani için terörist başı demesi dikkatlerden kaçmamıştır. Buna bölücülerin partisi BDP ise “Öcalan'la müzakere yapıyorsun sonra TV'lere çıkıp terörist başı diyorsun. Sen nesin o zaman?" diye tepki vermiştir. 
AKP iktidarı; hatalar ve yanlış stratejilerle dolu Suriye politikasının sonucunda hem içeride inisiyatifi ve toplumsal mutabakatı yok etmiş, hem de dışarıda bütün bölge ülkelerini birleşik bir ayrılıkçı tehditle karşı karşıya bırakmıştır.
Açılım adı altında bölücülerin manevra alanını genişleten ve bölücü başına Türk milletinin asla onaylamadığı tavizleri veren AKP iktidarı, kendi yanlışlarının sarmalına düşmüş durumdadır. Bölücü başıyla müzakereyi bizzat yöneten ve kanlı örgüte bir takım tavizler ve sözler veren Tayyip Erdoğan’ın sergilediği çelişkiler, AKP iktidarının sonunu getirecektir.
Türkiye’yi bölücülerin hareket alanı hâline getiren; ülkeyi yönetemediği, bütün kesimleri kucaklamaktansa yandaş partisi olmayı yeğlediği ayan beyan ortaya çıkan AKP, artık iktidardan gönderilmelidir. 
Önümüzdeki yıl Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde AKP iktidarını darağacına göndermek için halkın önüne konacak sandık, demokratik bir fırsattır. Beceriksiz ve halkı kamplara bölmekten suçlu bir iktidarın boğazına geçecek ilmeğin ilk düğümü, yerel seçimlerde atılmış olacaktır. 
Milletimizin; AKP iktidarının ve bölücülerin korkulu rüyası, millî birlik ve beraberliğimizin teminatı olan MHP’ye seçimlerde teveccüh göstereceğine inancımız tamdır.  
Gelecek Türk milliyetçilerinin ve yüce Türk milletinindir. Dün de böyle idi, yarın da böyle olacaktır. 

TÜRKEŞ: GEZI'DE HERKESE DERS ÇIKMIŞTIR


MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, MHP olarak Gezi Parkı eylemlerine fiilen katılmadıklarını hatırlatarak, Gezi'de herkese ders çıktığını belirtti MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş, MHP olarak Gezi Parkı eylemlerine fiilen katılmadıklarını hatırlatarak, Gezi'de herkese ders çıktığını belirtti.
Türkeş, yaptığı açıklamada, Gezi Parkı eylemlerinde, çoğunluğu "apolitik" olan 90'lılar kuşağının savunduğu yeni değerlerle tanışıldığını, gençlerin ne kadar yaratıcı olduklarını yaptıkları barışçıl eylemlerle tüm dünyaya gösterdiklerini, kimseye zararı olmadan akşamları belli bir saatte "tencere-tava" vasıtasıyla tepkisini ifade eden bir sosyal tabakanın varlık belirttiğini dile getirdi. Barışçıl gruplara sızan ve kışkırtmacı davranışlarla şiddeti körükleyen yapıların hoş görülmelerinin asla mümkün olmadığına dikkat çeken Türkeş, şunları ifade etti:
"Gezi'den nemalanarak, oluşan kargaşa sebebiyle, darbe çığırtkanlığı yapanları, demokratik değerlere kast edenleri ve ortak hayat irademizi zedelemeye teşebbüs edenleri de, böylelikle yeniden hatırlamış ve görmüş olduk. Yine Gezi'den hareketle başörtülü-başörtüsüz ve Sünni-Alevi çekişmesini gerek devlet katındaki "sorumluluk sahipleri', gerekse de irili-ufaklı muhalif oluşumlar tazelemişlerdir. MHP olarak, bu sürece fiilen katılmadık. Bu sebepten ötürü hem tebrik edildik, hem de eleştirildik. Ne var ki bugün varılan noktada sorumlu siyasetimizin faydalarını görüyor ve ne denli doğru bir tavır aldığımızı da daha iyi idrak ediyoruz. Bugün biliyoruz ki, Gezi'de herkese ders çıkmıştır."
"GENÇLERİN "ARAMIZDA HİÇBİR PARTİYİ İSTEMİYORUZ' MESAJLARINA KULAK VERDİK"
Dini hassasiyetleri ve aidiyeti kaşımadıklarını, herkesi olduğu ve olmak istediği gibi kabul ettiklerini vurgulayan Türkeş, şunları ekledi:
"Biz etnik ayrışmaya, AKP-CHP-PKK üçgeninin felaket senaryosuna dahil olmadık. Anadile, kökene, ailevi tarihe hürmet etmekle beraber herkesi kucaklayan Türk milleti hakikatinden bir milim dahi ayrılmadık. Biz milli ve manevi değerlerimize sadık kaldık. Ankara'da iktidar tarafından yürütülen toplum mühendisliğine de, ana muhalefetin seçkinci eğilimlerine de karşı çıktık. Herkesin kendince doğru gördüğü hayat tarzının muhafazasına sonuna kadar sahip çıktık. Biz, iktidar olmak uğruna ne faiz lobisine, ne İstanbul sermayesine, ne de Anadolu sermayesine yaranmaya çalışmadık, küçükleri düşündük ve onlara dayandık; işçiye, köylüye, memura ve esnafa gittik. Nihayet biz Gezi'de sırf birileri istedi diye sokaklara çıkmadık, tuzaklara düşmedik. Genç vatandaşlarımızın barışçıl gösterilerini beğeni ile izlemekle birlikte onların "aramızda hiçbir partiyi istemiyoruz" mesajlarına kulak verdik. Ankara'da rakamlarla, istatistiklerle, anketlerle düşünülmektedir. Fakat sahada, gerçekte yaşananlar basit bir matematiksel verinin çok ötesindedir; savrulan hayaller, yitirilen umutlar, alevlenen öfkeler ve tepetaklak olan hayatlar mevzubahistir. Bir noktadan sonra hepsi makro-ekonomik veya sosyolojik değerlendirmeleri aşarak kişisel hikayelere dönüşmektedir ki; bunlar ayrı ayrı, özgün bir şekilde ele alınmalı ve işlenmelidirler."

19 Haziran 2013 Çarşamba

AKP’li vekiller birbirine girdi! Aralarında Kutalmış Türkeş'de var!


Meclis’te iktidar partisi kulisinde bulunan erkekler tuvaletinde AKP'nin iki önemli ismi birbirine girdi.

Meclis’te iktidar partisi kulisinde bulunan erkekler tuvaletinden aniden kavga sesi yükseldi. AKP’li vekiller, koşarak tuvalete girdiler. İçerde AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar ile İstanbul Milletvekili Kutalmış Türkeş’in bağırarak birbirlerinin üzerine yürüdüğünü gördüler, araya girerek iki vekilin kavgasını ayırdılar.
Edinilen bilgiye göre, Şamil Tayyar’ın, bir konuşmasında, MHP’nin merhum Genel Başkanı Alpaslan Türkeş hakkında eleştirel değerlendirmelerde bulunduğuı; tuvalette Tayyar’ı gören Kutalmış Türkeş’in, babasına yönelik sözleri nedeniyle kendisine tepki gösterdiği öğrenildi.

MHP'LI BÜYÜKATAMAN: HIÇBIR ÜLKÜCÜ BÖLÜCÜBAŞINA SAYIN, ŞEHIDE KELLE DIYENLERE DESTEK OLMAZ

MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman,"Sayın Arınç aynı AKP mitinginden partimizin bayrağını açan kurt postuna bürünmüş itler gibi, sözde bir destekten söz etmekte ve MHP tabanın 3'te 1'inin çözüm sürecine destek verdiğini söylemektedir. Hiçbir ülkücü-milliyetçi, ülkücüleri kafatasçı olarak nitelendirenlere, milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını söyleyenlere, bölücübaşına sayın, şehide kelle diyenlere destek olmaz. Olanlar ise ancak soysuz, sopsuz, bayraksız vatansız, haymatloslardır."dedi.

 Büyükataman'ın açıklaması şu şekilde:
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yaptığı basın açıklamasında; “zırva tevil götürmez”nev’inden açıklamalar yapmakta ve AKP mitinginde açılan parti bayraklarımızla ilgili izansız izahlar yapmaya çabalamaktadır. Sayın Arınç’ın öncelikle bilmesi gerekir ki; üç hilalin ve bozkurt simgesinin AKP mitinginde kullanılması çok net siyasi bir entrikadır. Alenen hırsızlıktır. Bu ahlaksızlığın içinde kimlerin olduğu, kimlerin parmağının bulunduğu az çok bellidir. Ülkücülükle alakası bulunmayan kişilere üç hilal açtırarak ne yaptıklarını anlamayan kaldı mı sanıyorlar? Üç Hilalimizi ve bozkurdumuzu BOP çadırında kirletmeye yeltenenler, siyasi ayak oyunlarına alet etmeye cüret edenler bunun hesabını vereceklerdir. Başbakan’ın geçmişte tabela diyerek küçümsediği Üç Hilal, bizlere muhteşem Türk tarihinin kutlu bir hatırasıdır. Her biri aziz ceddimizin bin yıllık hükümranlığını temsil eden üç kıtayı ve üç kıtadaki beşeriyet kucaklaşmasını simgelemektedir. Bu semboller milliyetçi düşüncenin jeopolitiğinin bin yıllık eseri ve gelecek bin yıllardaki ülküsüdür. Muhterem hatıralarında Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar yaşanmış destanların derin izleri vardır. Üç Hilal’in ihanete ve AKP’ye dur diyecek son kutlu sancak olması AKP’de bir telaşa sebep olmuştur. Üç Hilal’in her gün yükselmesi AKP’yi onun gölgesine sığınmaya mecbur etmiştir. Üç Hilalin gölgesine sığınarak meşruiyet gözleyenlere, kendilerini aklamak için bahane bulmaya çalışanlara, hıyanetlerini gizlemek için yana döne çareler üretmeye bakanlara tavsiyemiz, milliyetçi-ülkücü hareketten uzak durmaları ve belalarını başka yerde aramalarıdır. Sayın Arınç aynı AKP mitinginden partimizin bayrağını açan kurt postuna bürünmüş itler gibi, sözde bir destekten söz etmekte ve MHP tabanın 3'te 1'inin çözüm sürecine destek verdiğini söylemektedir. Hiçbir ülkücü-milliyetçi, ülkücüleri kafatasçı olarak nitelendirenlere, milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını söyleyenlere, bölücübaşına sayın, şehide kelle diyenlere destek olmaz. Olanlar ise ancak soysuz, sopsuz, bayraksız vatansız, haymatloslardır. Merhum Atsız Bey’in bir söz vardır. "Yalan ve yanlış olan davalar daima parlak görünür; zira fuhşun felsefesini yapmak, namusun müdafaasını yapmaktan daha kolaydır." Bizim yaptığımız namus müdafaası, AKP’nin ki ise fuhşun felsefesidir. Zinayı suç olmaktan çıkaran bir zihniyetin fuhşun felsefesini yapması da yadırganmamalıdır.

Oktay Vural: TC'yi kaldırmaya kalkan bir zihniyetten milli iradeye saygı nasıl beklenebilir?

Türklüğü anayasadan çıkarmak için PKK ile anayasa yapacağını söyleyen bir zihniyetten milli iradeye saygı nasıl beklenebilir?

DEVLET BAHÇELİ: AKILLI OL YOKSA AKLINI ALIRIZ ! - ÜLKÜ HABER

DEVLET BAHÇELİ: AKILLI OL YOKSA AKLINI ALIRIZ ! - ÜLKÜ HABER