20 Haziran 2013 Perşembe

MHP'LI YALÇIN: TÜRKIYE'NIN BIRLIK VE BÜTÜNLÜĞE ŞIDDETLE İHTIYACI VAR



Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yalçın,"Eylemler dolayısıyla AK Parti kurmaylarının sergilediği tutum, iktidarın ayrımcı ve ötekileştirici politikalarını açığa çıkarmıştır. AKP'nin Türk milletinin birlik ve beraberliğini değil, parti tabanının bütünlüğünü tercih ettiği, kamuoyunun bir kez daha malumu olmuştur. Gezi Parkı eylemlerine gereken hassasiyeti ve toleransı gösteremeyen iktidar, iyi niyetle seslerini duyurmak isteyen kalabalıkların arasına terörist ve kışkırtıcıların sızmasına, eylemlerin yurt çapına yayılarak çığırından çıkmasına yol açmıştır." dedi.
Yalçın, MHP Gaziantep İl Başkanlığı binasında gündemi değerlendirdi.
Yalçın'ın açıklaması şu şekilde:
Gezi Parkı eylemleri, AKP iktidarının niyeti ve samimiyeti açısından turnusol kâğıdı işlevi görmüştür. Eylemler dolayısıyla AKP kurmaylarının sergilediği tutum, iktidarın ayrımcı ve ötekileştirici politikalarını açığa çıkarmıştır. AKP’nin Türk milletinin birlik ve beraberliğini değil, parti tabanının bütünlüğünü tercih ettiği, kamuoyunun bir kez daha malumu olmuştur. Gezi Parkı eylemlerine gereken hassasiyeti ve toleransı gösteremeyen iktidar, iyi niyetle seslerini duyurmak isteyen kalabalıkların arasına terörist ve kışkırtıcıların sızmasına, eylemlerin yurt çapına yayılarak çığırından çıkmasına yol açmıştır. 
Gezi Parkı’nda toplanan çeşitli kesimlerin temsilcilerinden oluşan kalabalıklar, iktidarın ötekileştirme ve dayatma politikalarına karşı durmuşlardır. Milleti kendi parti tabanından ibaret gören, partisine oy vermeyenlere çapulcu yakıştırmasında bulunan, farklı fikirlere ve eleştiriye tahammül göstermeyen AKP iktidarına genç kitleler demokrasi ayarı vermiştir. Kendi ideolojik anlayışını dayatma eğilimi gösteren ve demokrasi kulvarından ayrılan AKP iktidarına gençler tarafından ihtar çekilmiştir. Her ne kadar bir takım fırsatçılar ve terörist gruplar tarafından provoke ve manipüle edilse de, Gezi Parkı’nda bir araya gelen kalabalıkların, bilhassa gençlerin talepleri kamuoyuna yansıtılmıştır. Gezi Parkı’ndaki gençlerin yükselen masumiyeti, AKP iktidarının kirlerini ve suçlarını orta yere sermiştir. 
Ne var ki 10,5 yıl boyunca kamuoyunda biriken gerginliğin patlaması anlamına gelen Gezi Parkı protestolarından çıkan mesaj, iktidar tarafından okunamamıştır. Olaylar tırmanışa geçtikten sonra hükümet sözcüsünün yaptığı “Mesaj alınmıştır” açıklamasına rağmen, Başbakan Erdoğan huşunet içinde gittiği Kuzey Afrika seyahatinden dönüşünde inadını ve şedit üslubunu sürdürmüştür. Teröristlerle eylemcileri birbirinden ayırmadan “Sizin anladığınız dilden konuşuruz” diyebilen Başbakan Erdoğan’ın, şiddete şiddetle karşılık verme eğilimi, toplumu endişeye sevk etmiştir. Sayın Erdoğan, aynı tavrı partisinin bindirme kıtalardan oluşan mitinglerinde de sürdürmüştür.
AKP iktidarı milletimizi, partisine biat edenlerle etmeyenler diye iki kampa ayırmakta, haksızlıklara başkaldıranları bilinçli ve kontrollü bir gerginlik politikasıyla sindirmeye çalışmaktadır. AKP iktidarının gerginlik politikasını bunalımdan çıkış yolu olarak denemesi, bencilce ve tehlikelidir. Türkiye hızla kamplaşmaya ve kutuplaşmaya sürüklenmektedir. Sözde barış süreci diye PKK ile uzlaşmaya vararak başlatılan bölünme ve ayrışma projesine, keskin bir ötekileştirme furyası eklenmiştir. 
Dikkatlerden kaçmayan bir başka husus da, devlet televizyonu kullanılarak Menderes ve Özal dönemlerinin siyasi kavgaları, kırgınlıkları üzerinden insanüstü bir Erdoğan miti oluşturulmaya çalışılmasıdır. Tayyip Erdoğan’ın, Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış tarafından millete ve insanlığa gönderilmiş bir müjde olarak nitelendirilmesi, aynı çabanın parçasıdır. Yağcı danışmanlarının, Erdoğan’ı yüzyılın en büyük lideri diye lanse etmesi ve halkı cahillikle suçlaması da böyledir. Bütün bu afakî ifade ve uygulamalar, iletişim ve uzay çağında AKP’nin nasıl sakat bir imaj yaratma peşinde olduğunu göstermektedir. Bunlar, Başbakan Erdoğan’ın yaşadığı siyasi travmanın ve ayaklarının bir türlü yere değmemesinin nedenini açıklamaktadır.
Gezi parkı eylemleri dolayısıyla Erdoğan’ı Türkiye gerçeklerinden soyutlayan AKP kurmaylarının hedefi,  Türkiye’nin geleceğini teminat altına almak, Türk toplumunun birlik ve bütünlüğüne yönelik politikalar üretmek değil, Sayın Başbakan’ın siyasi geleceğini kurtarmaktır.
Başbakan Erdoğan’ın kendi ülkesinin gençlerine sevgi ve hoşgörüyle hitap edip gergin havayı yumuşatmak yerine, saldırganlığı ve meydan okumayı tercih etmesi, sadece toplum mühendisliği ve gerginlik politikasıyla açıklanamaz. Sayın Başbakan fena hâlde çevresinin gazına gelmektedir. 
Sayın Başbakan, iktidarın 10,5 yılı sonunda yorgun ve hasta düşmüştür. Mikrofonu eline aldığında sergilediği haşin üslup, beden ve ruh sağlığının artık iktidarı kaldıramadığının ve dinlenmeye olan ihtiyacının dışa vurumudur.
Tayyip Erdoğan; partisinin ayıplarını, siyasi kirini örtmek için anamızın bacımızın başörtüsüne sarılmış, İslam’ın kutsal mabedini, camiyi kendine politika siperi yapmaya kalkmıştır. Bunlar da yetmiyormuş gibi mevhum bir faiz lobisi üreterek hassasiyetleri hoyratça kaşıyan siyasi tırnağını halkın yüreğine geçirmiştir. Ne zaman AKP iktidarının başı sıkışsa, Başbakan Erdoğan milletimizin mukaddeslerini ve çeşitli kesimleri ilgilendiren sorunları can simidi olarak kullanmaktadır. Başörtülü kadınlarımız da, cami cemaati de, ekonomi kesimi ve iş dünyası da Erdoğan’ın istismarlarından artık bıkmıştır. Milletimiz, Tayyip Erdoğan’ın bu çirkin ve üslup fukarası siyaseti terk etmesini beklemektedir. 
Başbakan konuştukça toplum ayrışmakta, bağırdıkça düşmanlık tohumları etrafa saçılmaktadır. Türkiye bu gerginliği kaldıramaz. Türkiye’nin birlik ve bütünlüğe şiddetle ihtiyacı vardır. Türkiye’nin aklıselim sahibi siyasetçilere,soğukkanlı ve feraset sahibi insanlardan oluşan bir hükümete şiddetle ihtiyacı vardır. Uzlaşma kültüründen yoksun, demokrasiyi içine sindirememiş, baskıcı bir iktidarın yönetiminde Türkiye, her geçen gün daha tehlikeli bir mecraya sürüklenmektedir. 
Başbakanın aşırı sert üslubunun arkasında yatan bir başka faktör de, partisinin uyguladığı toplum mühendisliğinin ters tepmesidir. AKP iktidarı PKK ve meclisteki uzantılarına gösterdiği hoşgörüyü ve şefkati, Gezi Parkı eylemcilerinden esirgeyerek bölücü örgütleri Türk gençliğine tercih etmiştir. Gezi Parkı olaylarının başlamasından bu yana günler geçtiği hâlde suların bir türlü durulmaması, tamamen iktidarın kabahatidir. Başbakan Erdoğan’ın bir türlü yumuşamaması ve tansiyonu bilerek yükseltmesi; ölümlere, kalıcı sakatlıklara, kamu mallarının zarar görmesine ve teröristlerin eylemleri tahrik etmesine sebep olmuştur. Olanların hesabını vermesi gereken, yangına körükle giden Başbakan Erdoğan’dır. Gezi Parkı eylemleri, Türkiye’nin AKP tarafından beceriksizce yönetildiğini gözler önüne sermiştir. 
Gezi Parkı olaylarıyla Türkiye gündeminin üzerine çekilen kalın sis perdesinin arkasında, PKK militanlarıyla parlamentodaki uzantıları, uluslararası ellerin himayesinde, sessiz sedasız ayrılıkçı adımlarını atmaya devam etmişlerdir. Ayrışma sürecinin kumandasını Erdoğan’ın elinden alan bölücü başının tavsiye ve talimatları, PKK’nın siyasi temsilcileri tarafından kesintisiz yerine getirilmiştir. 
Gezi Parkı eylemleri dolayısıyla bölücü başı tarafından kulakları çekilen PKK/BDP temsilcileri, başlangıçta yer aldıkları sokak hareketlerinden çekilmiştir. Amaçları, ayrılıkçı adımlarını sürdürebilmek ve aldıkları mesafeden geri düşmemek için, AKP tarafından kendilerine verilen sözler yerine getirilinceye kadar fazla gürültü çıkarmadan pusuda beklemektir.
Sözde Bağımsız Kürdistan hayalleri kuran bölücülerin bir başka stratejisi de, hedefe ulaşmak için sureti haktan görünmek, sözde barış ve demokrasi aşığı gibi fotoğraf vermektir.
Hatırlanacağı üzere, Amerika Birleşik Devletleri vaktiyle Irak’ı işgal edip ülkeyi istikrarsızlaştırırken, Kuzey Irak’ta otonom bir Kürt yönetiminin teşekkülüne zemin hazırlamıştır. Aynı senaryo Suriye’de de uygulanmaktadır. Esad yönetimi ile muhalifler arasında bir iç savaşa dönüşen mücadele de bu ülkede istikrarı ortadan kaldırmıştır. Bunun sonucunda Suriye’nin kuzeyinde ayrılıkçı Kürt unsurların özerk bir bölge oluşturabilmesinin önü açılmıştır. Suriye’nin kuzeyindeki Kürt grupları bu konuda ortak hareket etme kararı almıştır. Bu karar, bölgenin doğusundaki Barzani yönetimi tarafından da desteklenmektedir. PKK’nın bölgedeki girişimleri de bu yöndedir. PKK’nın şimdilik eylemlerine ara vermesinin ve militanlarının bir kısmını Kuzey Irak’a kaydırmasının arkasında, bir takım kirli hesaplar vardır. Sözde barış ve eylemsizlik süreci, Suriye’de oluşan otorite boşluğundan yararlanarak, Kuzey
Irak’taki gibi bu ülkenin de kuzeyinde ikinci bir otonom Kürt bölgesi oluşturma çabalarıyla yakından ilgilidir. Nitekim birincisi Ankara’da, ikincisi de Diyarbakır’da sözde demokrasi ve barış adı altında yapılan ayrılıkçı Kürt konferanslarının sonuç bildirgelerinde bu husus yer almıştır. Bildirgelerde, uluslararası camia tarafından Suriye ile ilgili mekanizmalara Kuzey Suriye’deki Kürtçü girişimlerin resmi olarak dahil edilmesi çağrısı yapılmıştır.
Bölücü başının isteği üzerine gerçekleştirilen bu toplantıların üçüncüsü, Erbil’de Barzani’nin himayesinde yapılacak ve bir şer işbirliği böylece resmiyet kazanmış olacaktır.
Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne yönelik bu bölücü tehdide karşılık AKP Lideri Erdoğan ise giderek güç kaybeden iktidarını kurtarma telaşına düşerek MHP’nin fikirlerine ve üç hilalli bayrağına sarılmaya başlamıştır. Başbakan Erdoğan’ın, parti mitinglerinde İmralı’daki cani için terörist başı demesi dikkatlerden kaçmamıştır. Buna bölücülerin partisi BDP ise “Öcalan'la müzakere yapıyorsun sonra TV'lere çıkıp terörist başı diyorsun. Sen nesin o zaman?" diye tepki vermiştir. 
AKP iktidarı; hatalar ve yanlış stratejilerle dolu Suriye politikasının sonucunda hem içeride inisiyatifi ve toplumsal mutabakatı yok etmiş, hem de dışarıda bütün bölge ülkelerini birleşik bir ayrılıkçı tehditle karşı karşıya bırakmıştır.
Açılım adı altında bölücülerin manevra alanını genişleten ve bölücü başına Türk milletinin asla onaylamadığı tavizleri veren AKP iktidarı, kendi yanlışlarının sarmalına düşmüş durumdadır. Bölücü başıyla müzakereyi bizzat yöneten ve kanlı örgüte bir takım tavizler ve sözler veren Tayyip Erdoğan’ın sergilediği çelişkiler, AKP iktidarının sonunu getirecektir.
Türkiye’yi bölücülerin hareket alanı hâline getiren; ülkeyi yönetemediği, bütün kesimleri kucaklamaktansa yandaş partisi olmayı yeğlediği ayan beyan ortaya çıkan AKP, artık iktidardan gönderilmelidir. 
Önümüzdeki yıl Mart ayında yapılacak yerel seçimlerde AKP iktidarını darağacına göndermek için halkın önüne konacak sandık, demokratik bir fırsattır. Beceriksiz ve halkı kamplara bölmekten suçlu bir iktidarın boğazına geçecek ilmeğin ilk düğümü, yerel seçimlerde atılmış olacaktır. 
Milletimizin; AKP iktidarının ve bölücülerin korkulu rüyası, millî birlik ve beraberliğimizin teminatı olan MHP’ye seçimlerde teveccüh göstereceğine inancımız tamdır.  
Gelecek Türk milliyetçilerinin ve yüce Türk milletinindir. Dün de böyle idi, yarın da böyle olacaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder